Yaşar Hoca ile Hac-Umre

Yaşar Hoca ile Hac-Umre Yaşar Hoca rehberliğinde Hac-Umre ve Kültür Turları düzenlemektedir

YERMÜK SAVAŞI معركة اليرموكSuriye’de Bizans egemenliğini sona erdiren ve müslümanların bölgeye hâkim olmasını sağlayan s...
20/08/2025

YERMÜK SAVAŞI
معركة اليرموك
Suriye’de Bizans egemenliğini sona erdiren ve müslümanların bölgeye hâkim olmasını sağlayan savaş (20 Ağustos 636).

Hz. Ebû Bekir’in gönderdiği ordular karşısında yenilgiye uğrayarak Suriye ve Filistin’deki egemenliğinin sarsıldığını gören Bizans İmparatoru Herakleios, müslümanları ele geçirdikleri yerlerden söküp atmak amacıyla büyük bir ordu hazırlayarak Ürdün’ün doğusuna açılan ve aynı adı taşıyan nehrin kenarındaki Yermük vadisine sevketti. Ordunun başkumandanlığını Theodoros Trithurios’a (Sakellarios), yardımcı kumandanlığı Vâhân’a verdi, kendisi Antakya’da kalmayı tercih etti. Orduda Gassânî emîrlerinden Cebele b. Eyhem’in komutasında Kudâa, Gassân ve diğer bazı Suriyeli hıristiyan Araplar’la Ermeniler de yer alıyordu. İbn İshak, Bizans ordusundaki asker sayısını 100.000 olarak kaydeder (İbn İshak’tan naklen, Taberî, I, 2347). Diğer bazı kaynaklarda 120, 200, hatta 400.000 gibi abartılı rakamlar görülür (Belâzürî, s. 160; İbn A‘sem el-Kûfî, I, 230). De Goeje, Bizans kaynaklarına dayanarak 80.000 rakamını verir (Memoire, s. 113). Bizans ordusunun sayısını çok daha az gösteren araştırmacılar da vardır (Kaegi, s. 198). Bizanslılar’ın hazırlıklarından haberdar olan Suriye orduları başkumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrâh, gayri müslim halkı himaye edemeyecekleri için toplanan cizyenin iadesinden sonra Humus ve Dımaşk’taki kuvvetlerin geri çekilmesine, bölgedeki diğer kuvvetlerle birleşerek Yermük vadisine hareket edilmesine karar verdi. 25.000’i aşkın orduda 100’ü Bedir gazisi 1000 kadar sahâbî bulunuyordu. Bunların arasında Esmâ bint Ebû Bekir es-Sıddîk, Ümmü Habîbe bint Âs, Havle bint Sa‘lebe el-Ensâriyye gibi kadın sahâbîler de vardı (Taberî, I, 2348-2349; Belâzürî, s. 160).

Hâlid b. Velîd, Ebû Ubeyde ve diğer kumandanlarla istişare ettikten sonra Araplar’ın daha önce bilmedikleri bir savaş nizamını (bölük ve tabur sistemi) ilk defa bu muharebede uygulamaya karar verdi. Kalabalık Bizans ordusunun küçük birliklere ayrıldığını görünce o da ordusunu otuz sekiz küçük bölüğe ayırıp her birinin başına bir kumandan tayin etti, böylece ordunun bir arada bulunma tehlikesini önlemek istedi. Destek ve emniyet için Saîd b. Zeyd kumandasındaki bir bölüğü ordunun arka tarafına yerleştirdi. Kumanda ettiği süvari birliğini iki kısma ayırarak birinin başına kendisi geçti, diğerininkine de Kays b. Hübeyre’yi getirdi. Birliklerden birini sağ, diğerini sol tarafta ordunun arkasına gizleyip yerleştirerek savaş nizamına soktu; muharebenin gelişmesine göre bunların harekete geçmesini sağlayacak tedbirleri aldı.

636 yılı yaz sıcağında iki ordu üç ay kadar bekledi. Ardından Yermük Muharebesi, Bizans’ın çok şiddetli bir saldırısıyla başladı ve Bizans birlikleri İslâm ordugâhına kadar ilerlemeyi başardı. Savaşa hazırlık yapıldığı sırada İslâm ordusuna katılan Lahm ve Cüzâm kabilelerine mensup bazı askerler savaşın en şiddetli anında kaçmaya ve yakında bulunan köylere sığınmaya başladı. Bu arada müslüman askerlerden de savaş meydanını terkedip kaçanlar oldu. Bu da İslâm ordusunu zor durumda bıraktı. Hâlid b. Velîd hemen gerekli tedbirleri aldı. Bir yandan İslâm ordusunun gerisinde bulunan savaşçı kadınlara kaçanları öldürme emrini verirken bir yandan da savaşın kaderini değiştirecek olan süvarilerin hücuma geçecekleri vakti kolluyordu. Bizans ordusunun ilk saldırılarını karşılayan Hâlid b. Velîd süvarilerine Bizans süvari birlikleriyle piyadelerin arasındaki boşluğa doğru hücum emri verdi ve iki birlik arasındaki irtibatı kopardı. Sonuçta çok şiddetli bir savaşın ardından müslümanlar kendilerinden çok kalabalık olan Bizans ordusunu bozguna uğratmayı başardılar. Böylece askerî dehasını ortaya koyan Hâlid b. Velîd, Resûl-i Ekrem’in kendisine verdiği “Seyfullah” unvanı yanına bir de Suriye fâtihi unvanını kazandı. 12 Receb 15 (20 Ağustos 636) tarihinde cereyan eden savaşta Bizans ordusu ağır bir yenilgiye uğradı; başkumandan Theodoros ve çok sayıda asker öldürüldü, sağ kalanlar Filistin, Antakya, Halep, el-Cezîre ve İrmîniye taraflarına kaçtı.

İslâm ordularıyla mücadeleyi önce Humus’ta, ardından Antakya’da cephe gerisinden yönetmiş olan İmparator Herakleios bölgede Bizans varlığını sona erdiren bu savaştan sonra Antakya’dan ayrıldı. Urfa’da ve Samsat’ta dağılan ordusunu toparlamaya çalıştıysa da başarı sağlayamadı. İyâz b. Ganm’ın cizye karşılığı ele geçirdiğini öğrendiği Malatya’yı yolladığı askerlerle yaktırdıktan sonra Eylül 636’da İstanbul’a döndü. Müslümanlar daha önce ellerinden çıkmış bulunan Dımaşk ve Humus’a gayri müslim yerli halkın sevgi gösterileriyle girdiler. Bizans’a ait Antakya, Halep, Kudüs, Kaysâriye, Urfa dahil el-Cezîre bölgesi şehirleri yanında İrmîniye’yi de ele geçirdiler. Ardından Mısır’ın fethine yöneldiler.
www.yasarhocam.com

Kul oldum ben kul oldum!Rabb'imin kapısındaBir vasıfsız kul oldum!وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ "Allah...
19/08/2025

Kul oldum ben kul oldum!
Rabb'imin kapısında
Bir vasıfsız kul oldum!
وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ
"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" diye cevap verdiler."(Al-i İmran-173)
"Allah’a güven; güvenip dayanmak için Allah yeter."(Ahzab-3)
De ki (ey Peygamber): Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin; zira Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır. (Âl-i İmrân-31)
"Nefsini yak KÜL ol. Allah'a dön KUL ol.
İyilik yap GÜL ol!"
www.yasarhocam.com

SAHABENİN AHLÂKI– Hz. Ebubekir: Sıdk/doğruluk ve sadakat ahlakı– Hz. Ömer: Kuvvet, güç ve adalet ahlakı– Hz. Osman: Hayâ...
18/08/2025

SAHABENİN AHLÂKI
– Hz. Ebubekir: Sıdk/doğruluk ve sadakat ahlakı
– Hz. Ömer: Kuvvet, güç ve adalet ahlakı
– Hz. Osman: Hayâ, edep ve infak ahlakı
– Hz. Ali: İlim, cesaret ve mücadele ahlakı
– Hz. Hatice: Fedakârlık, vefa ve annelik ahlakı
– Zübeyr b. Avvam: İhlâs ve dost ahlakı
– Talha ibn Ubeydullah: Kerem ve cömertlik ahlakı
– Ebû Ubeyde ibn Cerrah: Emanet ve emniyet ahlakı
– Abdurrahman ibn Avf: Ticaret, iş ve ehliyet ahlakı
– Sa’d b. Ebi Vakkas: Hamiyet ve hamaset ahlakı
– Said ibn Zeyd: Teslimiyet ve samimiyet ahlakı
– Aişe binti Ebubekir: İlim ve içtihat ahlakı
– Musab b. Ümeyr: Sevda ve aşk ahlakı
– Erkam b. Ebi’l-Erkam: Eğitim, öğretim ve bahçıvanlık ahlakı
– Ebûzer el-Gifârî: Tevazu, izzet ve zühd ahlakı
– Esma binti Yezid: Vakar ve itidal ahlakı
– Hz. Nesibe: Sabır ve iffet ahlakı
– Hz. Sümeyra: Analık ve adayış ahlakı
– Enes b. Nadir: Beklentisizlik ve cihad ahlakı
– Abdullah ibn Cahş: Takva ve şehadet ahlakı
– Ümmü Eymen binti Salebe: Rahmet ve merhamet ahlakı
– Habbab ibn Eret: Tevazu ve direniş ahlakı
– Abdullah ibn Mesud: Hüküm verme ve meselelere yaklaşım ahlakı
– Ammar b. Yasir: Hakka ittiba ve sebat ahlakı
– Bilâl-i Habeşî: Sevgi ve tevekkül ahlakı
– Selman-ı Fârisî: Hakikat arayışı ve güven ahlakı!
Sahabenin baş koyduğu davaya
Küçücük bir taş koymaya bile nazlanıyoruz..
Ama aynı Cennete talibiz!?
www.yasarhocam.com

"ZIKKIMIN KÖKÜNÜ VEYA DİBİNİ YE!" DEME!Zıkkımın Kökünü (Veya Pekini Veya Dibini) Ye! Ne Demek?             İnsanlar, yem...
17/08/2025

"ZIKKIMIN KÖKÜNÜ VEYA DİBİNİ YE!" DEME!
Zıkkımın Kökünü (Veya Pekini Veya Dibini) Ye! Ne Demek?
İnsanlar, yemek ekmek beğenmeyen densiz kimselere karşı: “Zıkkım ye, zıkkımın kökünü ye veya yapılan ikrama karşı nankörlük edene de, yediğin içtiğin zehri zıkkım olsun” gibi ifadeler kullanırlar. Kullanılma şekline bakıldığı zaman hoş olmayan bir yanının olduğu anlaşılıyor. Ancak bu “zıkkımın” aslı nereden geliyor? Kur’an’da bu kelime geçiyor mu? Geçiyorsa Allah Teâlâ bunu kimler için kullanıyor?!
Halkımız mahalli kullanımla çok kelimeyi kavramı yeni bir formata bürüdüğü gibi; bu kelimeyi de tezgahından geçirerek bu hale getirmiştir. Kelime Kur’an da geçmektedir. Ancak “zıkkım” olarak değil de “Zakkum” olarak ifade edilmektedir. Toplum “Fatihayı/ Elhamı “Elem” yaptığı gibi bunu da değiştirip, zakkum’u zıkkım’a dönüştürmüştür. Halk arasında da bu haliyle bilinip kullanılmaktadır. Tespit ettiğiniz gibi dünyada iltifat için kullanılmadığı gibi Kur’an’da da ikram ve iltifat olarak değil bizzat cehennem ehline yemesi bile bir azap olarak sunulan bir yiyecek olarak ifade edilmektedir.
Kur’an’da üç surede konu edilen Zakkum’un hikâyesi Cennet nimetleri anlatıldıktan sonra, Saffat suresinde şöyle anlatılmaktadır:
“Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.” “Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.” “Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir.” “(Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar.” “Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.” “Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır.” (Saffat 37/62-68)
İkinci bahsedilen sure ise Vakıa süresidir. Yine oradaki serüven de şöyle anlatılmaktadır:
“Defterleri soldan verilenler!.. Yazıklar olsun o solculara!” “ Onlar İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.” “Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.” “Ve derlerdi ki: Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?” “Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?
De ki: Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de. Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).” “Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!” “Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.” “Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.” “Sonra onun üzerine kaynar sudan içirilirsiniz. Artık kendisine bir hastalık arız olmuş devenin içişi gibi içeceksiniz.” “İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur!” “Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?” (Vakıa;41-57)
Üçüncü olarak da Duhan suresinde direk konuya girerek şöyle buyruluyor:
“Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.” “O Tıpkı erimiş madenler gibi karınlarında kaynar.” “Son derece sıcak suyun/erimiş madenin kaynaması gibi.” “(Allah zebanilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.” (Duhan 44/43-50)
Bir dördüncüsü ise İsra suresinde mucizeler konusu bağlamında dile getirilmektedir:
“Bizi, ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu ayetleri yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik. Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular. Oysa biz ayetleri /mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.”
“Vaktiyle sana şöyle vahyettiğimizi hatırla: «Şüphesiz Rabbin insanları kuşatmıştır.» (İsrâ gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temaşayı ve Kur’ân’da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan/ bir fitne yapmışızdır. Biz onları, korkutuyoruz, fakat bu onlara ancak büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç vermiyor.” (İsra 17/59-60)
Daha önce geçen ayetlerde cennet ehline ikram edilen cennet nimetleri sayıldıktan sonra Allah Teâlâ soruyor: “Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.” “Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.” (Saffat 37/ 62-63) denilmesi ayette de belirtildiği gibi inanmayanlar için bir fitne/ bir imtihandır. Cehennemde ateşten, yanmaktan bahsedilirken, onun içinde ağaçtan bahsetmeyi kâfirler bir tutarsızlık olarak görüyorlar ve inkârlarında haklı olduklarını zannediyorlar. Onun için: Sana açıkça gösterdiğimiz o temaşayı ve Kur’an’da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır” buyruluyor.
Zakkum’un kelime anlamı tiksindirici yiyecek demektir. Bu ifade cehennemdeki tüm yiyecekleri ifade eder. Zira orada insanı rahatlatacak ve serinletecek ne bir yiyecek ne de bir içecek vardır. Nitekim Nebe suresinde: “Orada kaynar su ve irin dışında bir serinlik ve içecek tadamazlar. Bu ise dünyada işlemiş olduğu amellerine uygun bir karşılıktır.” (Nebe 78/24-26) buyrulmaktadır. Cehennem ehlinin hiçbir yiyeceği ve içeceği onlara asla bir rahatlatma sağlamayacak yediği ve içtiği şeyler de ayrıca onlar için bir başka cezalandırma şekli olacaktır. Bunun ise onların dünyada iken yapmış oldukları amele uygun bir karşılık olduğu ifade edilmektedir:
“Doğrusu onlar, hesaba-çekileceklerini ummuyorlardı.” “Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı.” “Biz ise her şeyi bir kitapta sayıp yazmışızdır.” “Öyleyse tadınız azabı bu gün sizin azabınızdan başka bir şey artırılmayacaktır (denilecektir.)” (Nebe; 26-30)
SÖZÜN ÖZÜ; "Zıkkımın Kökünü veya Dibini ye!" demeyelim. "Cehenneme gir ve zakkum ye!" anlamında bir beddua olir! Bilelim ki, söz dinlemeyen zalimler için Allah’ın gazabı daha büyüktür. Allah da o gün onların feryatlarını dinlemeyecektir.
Sözü işitip doğrusuna tabi olanlara selam olsun!..
www.yasarhocam.com

TERCİH ET İSTEDİĞİNİ!?"Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât verme...
16/08/2025

TERCİH ET İSTEDİĞİNİ!?
"Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar."(Nur-37)
"Öyleyse Beni anın ki, Ben de sizi anayım; Bana şükredin ve Beni inkar etmeyin." (Bakara-152)
Siz ey imana ermiş olanlar! Allah'ı çokça anın, ve sabah akşam O'nun şanını yüceltin. (Ahzâb- 41,42)
"Onlar ki, inanmışlar ve Allah'ı anmakla kalpleri huzur ve doyum bulmuştur; çünkü bilin ki, kalpler gerçekten de ancak Allah'ı anarak huzura erişir." (Ra’d-28)
Sahabeden bir zat diyor ki, Peygamber Efendimiz bir gün mescide geldi. Elinde iki tane taş vardı. Birini uzaklara attı, diğerini ayakucuna koydu, beklemeye başladı. Sahabe-i kiram arif insanlar; sordular: “O uzağa attığınız taş nedir, ayakucunuza koyduğunuz taş nedir Ya Resullalah?” diye. Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “O uzağa attığım taş insanın bir an sonra yapmayı düşündüğü istediği şeydir. O insanın emelidir. Ayakucuma koyduğum taş ise insanın ecelidir.” buyurdu.
www.yasarhocam.com

MÜSLÜMANLARA BOYKOT DÖNEMİBunun üzerine müşrikler, İslâm’ı, daha fazla yayılıp kuvvetlenmesine fırsat vermeden yok edebi...
14/08/2025

MÜSLÜMANLARA BOYKOT DÖNEMİ
Bunun üzerine müşrikler, İslâm’ı, daha fazla yayılıp kuvvetlenmesine fırsat vermeden yok edebilmek için hâince bir plân yaptılar:

İktisâdî ve ictimâî bir boykot ve ambargo ile bu dînin tâze mensuplarını bu­naltıp yöneldikleri nûrlu istikâmetten -gûyâ- geriye çevirmek!..

MÜSLÜMANLARA UYGULANAN EKONOMİK VE SOSYAL BOYKOTUN AMAÇLARI
Bu maksatla, Ebû Cehil’in başkanlığında Hayf-ı Benî Kinâneʼde toplanan karanlık kalpler, Müslümanlar ve onları koruyan Hâşimoğulları ile her türlü alışverişi kesmekten kız alıp-vermek gibi medenî muâmele­lere kadar, bütün beşerî münâsebetleri kopardılar. Bunu bir ahitnâme ile de perçinleyerek Kâbe’nin duvarına astılar.

Bu ahitnâme sahîfesini, Mansûr bin İkrime yazmıştı. Sahîfeyi yazdığı gün Allâh Resûlü’nün duâsı netîcesinde eli kuruyuverdi. Bunun üzerine müşrikler aralarında:

“−Hâşimoğulları’na zulmettiğimiz için Mansur musîbete uğradı!” demeye başladılar. (İbn-i Hişâm, I, 372-373; İbn-i Sa’d, I, 208-209; Buhârî, Hac, 45)

Bu boykot üzerine, evvelce Mekke’nin değişik semtlerinde dağınık bir sûrette ikâ­met etmekte olan bütün Müslümanlar, aralarındaki tesânüdü daha kolaylıkla sağlaya­bilmek için Şi’b-i Ebî Tâlib denilen, Hazret-i Peygamber’in amcasının mahallesine taşındı­lar. Resûlullâh da Erkam’ın evinden çıkarak bu mahalleye yerleşti.

Ebû Tâlib, herhangi bir kötülük veya suikasta karşı elinden gelen her türlü tedbîri alıyordı. Peygamber Efendimiz akşam mûtad olarak yatağına yatıyor, gece insanlar uykuya daldıktan sonra Ebû Tâlib, oğullarından, kardeşlerinden veya amcaoğullarından birisini, Allâh Resûlü’nün yatağına yatırıyor, Efendimiz’i de onun yerine gönderiyordu.(İbn-i Kesîr, el-Bidâye, III, 132.)

BOYKOT DÖNEMİNDE MÜSLÜMANLAR NE TÜR SIKINTILAR ÇEKMİŞLERDİR?
Müslümanlar için büyük bir mahrûmiyet dönemi başlamıştı. Ebû Cehil ve onun azgın adamları, gece gündüz müslümanların mahallesini gözlüyorlar ve oraya kaçak erzak girmesine dahî mânî olmaya çalışıyorlardı.

Çarşı ve pazarların müslümanlar tarafına giden bütün yollarını kestiler. Satılmak için gelen yiyecekleri, müslümanlara bırakmayıp kendileri satın alıyorlardı. Müslümanlar ancak hac mevsimlerinde Ebû Tâlib mahallesinden dışarı çıkabiliyorlardı. Mü’minlerden biri çoluk-çocuğu için biraz yiyecek almak üzere herhangi bir satıcıya uğrasa, Ebû Leheb hemen erzak yüklerinin başında durur:

“−Ey tüccarlar! Fiyatları Muhammed’in ashâbına öyle yükseltiniz ki, onlar sizden bir şey alamasınlar! Siz benim zengin ve sözünü yerine getiren bir kimse olduğumu bilirsiniz. Böyle yaptığınız takdirde size bir zarar gelmeyeceğine ben kefîlim!” derdi.

Müslümanlar açlıktan ağlaşan çocukları için yiyecek bir şey alamadan geri dönerlerdi. Tüccarlar ertesi sabah Ebû Leheb’in yanına varırlar, o da kalan eşyâyı yüksek fiyatla satın alırdı.(Süheylî, II, 127-128.)

Bu zor durum karşısında Resûlullâh ve Hazret-i Hatîce vâlidemiz, bütün servetlerini Müslümanlar için sarf ettiler.(Ya’kûbî, II, 31.)

Müşriklerin mahalle yollarını kapama husûsunda göstermiş oldukları bütün gayretlere rağmen, bâzı Mekkeliler gizlice akrabâlarına yardımda bulunuyorlardı. Hakîm bin Hizâm, bir kervanla Şam’dan buğday getirmişti. Bir devenin üzerine buğday yükleyerek gizlice mahallenin yoluna getirdi ve devenin arkasına vurarak müslümanlara doğru deveyi kovaladı. Onlar da devenin üzerindeki buğdayı aldılar. Bir başka gece deveye un yükleyip mahallenin içine saldı.

Hişâm bin Amr da aynı şekilde Müslümanlara yardım eden zâtlardan biri idi. Hişâm’ın birkaç deve yükü yiyecek gönderdiğini öğrenen insanlık fukarâsı müşrikler, onu sert bir üslûb ile tehdid ettiler. Yapılan îkazlara rağmen Hişam akrabâlarına yardım etmeye devâm edince, müşrikler ağır sözler söyleyerek onu tartaklamaya kalktılar. Ebû Süfyân araya girerek öldürülmesine mânî oldu ve:

“−Bırakınız adamı! Akrabâlarına iyilik etmiş! Keşke biz de onun yaptığı gibi yapabilsek ne güzel olurdu!..” diyerek, Hişâm’ı müdâfaa etti.

Bu dönemde Müslümanlar büyük zahmet ve mahrûmiyetlere katlandılar. Bâzı kereler ağaç yap­rakları ile karınlarını doyurmak zorunda kaldılar. Çocuklar açlıktan kırılıyordu. Onların feryâdı, mahallenin dışından bile duyulur hâle gelmişti.

Müşriklerin bu muhâsaradan maksatları, Hazret-i Peygamber kendilerine teslîm oluncaya kadar Müslümanları aç bırakmak ve bu sûretle Allâh’ın Resûlü’nü öldürebilmek için bir fırsat yakalamaktı. Ancak Ebû Tâlib’in riyâsetindeki Hâşimoğulları’yla birleşmiş bulunan müslümanlar, Varlık Nûru’nu koruyabilmek için, gerektiğinde kanlarını son damlasına kadar fedâ etmeye kararlıydılar.

BOYKOT DÖNEMİ KAÇ YIL SÜRMÜŞTÜR?
Mekke'de Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve sahabilere karşı başlatılan boykot dönemi 3 yıl sürmüştür.

Resûlullâh Efendimiz, Mekkelilerin işkence ve eziyetleri had safhaya varınca, mübârek ellerini semâya açtı ve Kureyş müşriklerine şöyle bedduâ etti:

“−Yâ Rabbi! Şu zâlim kavme, Yûsuf’un (a.s.) zamânındaki gibi yedi sene kıtlık azâbı vererek bana yardım eyle!”

Bunun üzerine, yağmurlar kesildi; Kureyş müşriklerini öyle bir kuraklık ve kıtlık yakaladı ki, her şeyi kökten kazıdı, silip süpürdü! Birçokları açlıktan öldüler! Yiyecek bir şey bulamayınca, ölü hayvanların etlerini, derilerini yemeye başladılar. Onlardan biri semâya baktığında, açlık sebebiyle ortalığı duman kaplamış gibi görürdü!

Allâh Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de bu hâdiseden şöyle bahseder:

فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ يَغْشَى النَّاسَ هذَا عَذَابٌ اَلِيمٌ

“Şimdi sen, semânın, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır.” (ed-Duhân, 10-11)

Bu kuraklık son derece şiddetlenince Ebû Süfyân, Âlemlerin Efendisi’ne mürâcaat etti ve:

“−Ey Muhammed! Sen rahmet olarak gönderildiğini söylüyor, Allâh’a itaati, akrabâya yardım etmeyi emrediyorsun. Kavmin ise kıtlıktan yok olmak üzeredir! Onlardan bu felâketin kaldırılması için Allâh’a duâ ediver! Eğer Sen’in duân vesîlesiyle Allâh bu belâyı üzerimizden kaldıracak olursa, Allâh’a îmân edeceğiz!” dedi. Ardından da yemin ederek söz verdi.

Bunun üzerine Fahr-i Kâinât Efendimiz duâ etti. Yağmur yağdı. Kıtlık nihâyete erdi. Rahata eren müşrikler ise tekrar şirke döndüler. (Buhârî, Tefsîr, 30, 44; Müslim, Münâfikîn, 40; Ahmed, I, 431, 441.)

Cenâb-ı Hak, ehl-i küfrün bu psikolojisi hakkında şöyle buyurur:

وَاِذَا مَسَّ اْلاِنْسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنْبِهِ اَوْ قَاعِدًا اَوْ قَائِمًا فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَاَنْ لَمْ يَدْعُنَا اِلَى ضُرٍّ مَسَّهُ كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

“İnsana bir darlık dokunduğu zaman, yanı üzere yatarken, yahut otururken ya da ayakta iken Biz’e yalvarır; ama Biz onun sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir darlıktan ötürü Biz’e hiç yalvarmamış gibi hareket eder. İşte aşırı gidenlere, yaptıkları iş böylesine süslü gösterilmiştir.” (Yûnus, 12)

1-Peygamber efendimiz'in (s.a.v) doğduğu evin yeri. (orijinal ev Suudi döneminde yıktırılıp yerine günümüzde kütüphane olarak kullanılan bu ev yapılmıştır)

2- peygamber efendimiz'in (s.a.v) hz hatice (r.anhüma) validemiz ile evlendikten sonra oturdukları evin konumu.
Bu mahalle günümüzde Harem-i Şerifi'in kuzeyinde, Handeme dağı ile Ebü Kubeys arasında kalan, Mescid-i Harem'e 300 m. mesafedeki Allah Resulü’nün doğduğu evin bulunduğu yerden Handeme dağına ve oradan da Şi'b-i Amir Tünelinden geçen arabaların Cennetü'I-Muallâ veya Mescid-i Cin tarafına döndükleri yola kadar olan alanı kapsamaktaydı. Bugün adı Gazze Caddesidir. Bugün Filistinde ki Gazze de abluka var, yemek yok, su yok!

"Yeni Mekke projesi" kapsamında yapılan imar çalışmaları sırasında Handeme dağı ve şi'bü ebi talib mahellesi'ni ortadan kaldırmak için yıkım ve hafriyat faaliyeti de hız kazanmıştır.
www.yasarhocam.com

BİZİ EN ÇOK NE HEYECANLANDIRIYOR?!Ebû Hureyre’nin, Abdullah b. Amr’ın rivayet ettikleri bir hadiste Efendimiz (sas) buyu...
12/08/2025

BİZİ EN ÇOK NE HEYECANLANDIRIYOR?!
Ebû Hureyre’nin, Abdullah b. Amr’ın rivayet ettikleri bir hadiste Efendimiz (sas) buyurmuşlardır ki: “Her amelin bir coşkusu, her coşkunun bir gevşemesi vardır. Kimin gevşeme dönemi sünnetimden yana olursa, o mutlaka kurtulmuştur. Kimin de istek, arzu ve rağbeti sünnet dışına yönelik olursa o, helak olmuştur.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/158, 165; Tirmizi, Kıyamet, 21)
Dini Hayatımızın En Önemli Azığı Heyecan!
İmâm-ı Zeynel’âbidîn hazretlerinin her abdest aldığında benzi sararır, vücûdu titremeğe başlardı. Bu hâlin sebebini sorduklarında “ Yaradanımın huzûruna çıkacağımdan dolayı heyecanlanıyorum! Çünkü herşeyden daha çok ve ilk onu seviyorum!” buyururdu. Ya biz!?🤔
www.yasarhocam.com

KURAN BİZİM NEYİMİZ?!             Kuran; Hayatımız Hayat kaynağımız Yaşam kılavuzumuz Kâinatın Yaratıcısı hayatımızı nas...
11/08/2025

KURAN BİZİM NEYİMİZ?!
Kuran; Hayatımız Hayat kaynağımız Yaşam kılavuzumuz Kâinatın Yaratıcısı hayatımızı nasıl yaşayacağımızı tarif eder Kuranda. Onu okumamızı, anlamamızı ister. Peki Kuran bizim dünyamıza nazil oldu mu? Kuran ile ilişkimiz ne ölçüde? Kuranla Yaşamak, Kuranı niçin, nasıl ve ne zaman okumalıyız?!
Kur'an'la Yaşamak, insanın "Yaratıcısı" ile tanışıklığını artırmak için okuyacağı, okudukça tanıyacağı, tanıdıkça seveceği, sevdikçe ruhunun tüm ihtiyaçlarına bir bir cevap bulacağı bir idrake davet ediyor...
“Bu Kuran da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin”. (Enam-155)
K.Kerimi okumaktan maksat, onu anlamak, anlamaktan maksat da, onun hükümleriyle amel etmek ve onun gösterdiği yoldan yürümektir. Nitekim milli şairimiz Mehmet Akif şiirinde şöyle diyor:
"Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kuran ın;
Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın
Ya açar Nazm-i Celil in bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına,
İnmemiştir hele Kuran, bunu hakkiyle bilin;
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için".

Kuranı okumalı, düşünmeli, Kuran üzerinde kafa yormalıyız. Kuranı dost edinmeli, onunla arkadaş olmalıyız.
Peygamber (sav) Efendimizden, Ebu Hureyre (ra) rivayet etmektedir:
“Her hangi bir topluluk Allah‘ın evlerinden birinde toplanır, K.kerimi okurlar ve aralarında müzakere ederlerse mutlaka üzerlerine kalp huzuru iner, Allah’ın rahmeti kendilerini kaplar, melekler kendilerini kuşatır ve Allah da onları kendi katındakiler içerisinde anar”. (Müslim; Ebu Davut.)
“Belki bizim bir şarkımız olmayabilir..
Ama birbirimize okuyacağımız mutlaka bir iki âyet vardır..“
www.yasarhocam.com

HACCA GİTMEK İSTEYENLERE DUYURU!     2026 yılı hac organizasyonu için ön kayıt ve kayıt yenileme başvuruları, yarın başl...
10/08/2025

HACCA GİTMEK İSTEYENLERE DUYURU!
2026 yılı hac organizasyonu için ön kayıt ve kayıt yenileme başvuruları, yarın başlayacak.
İlk defa kayıt yapacak hacı adayları, 5 Eylül'e kadar anlaşmalı bankalara ön kayıt ücretini(950 TL) yatırarak, e-Devlet üzerinden ön kayıt başvurularını yapabilecek.
Daha önceki yıllarda hac kurasına girdiği halde kesin kayıt hakkı elde edemeyen ya da kesin kayıt sırası geldiği halde hacca gidemeyenlerin kayıtları, Başkanlık tarafından otomatik olarak yenilenmeyecek.
Hacı adayları, kayıt yenileme işlemlerini hac ön kayıt ücreti ödemeden e-Devlet üzerinden kendileri güncelleyecek. Duyunuz, Duyurunuz!
7/24 Danışabilirsiniz: 0542 378 2419
www.yasarhocam.com

Address

Sanayi Mah. Atatürk Caddesi Saat Meydanı Yanı KVK üstü No:2 Kat. 1
Dörtyol
31600

Opening Hours

Monday 09:00 - 17:00
Tuesday 09:00 - 17:00
Wednesday 09:00 - 17:00
Thursday 09:00 - 17:00
Friday 09:00 - 17:00
Saturday 09:00 - 17:00

Telephone

+905423782419

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Yaşar Hoca ile Hac-Umre posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Yaşar Hoca ile Hac-Umre:

Share

Category